27 Mayıs 2021 Perşembe

Gezi Günlükleri Kore

 Bir sürü güzel şey ve çoğunlukla bir sürü kötü şeyin ardından burdayım. Ve sanki dünya kaosa sürüklenirken ben en rahat, mental olarak en mutlu günlerimi yaşıyorum.  

 O kadar uzun zamandır yazmıyorum ki yine cümle kurmaya yabancılaşmış gibiyim ehehe. Neyse. Pandemi günlerinde en fazla semt değiştirebildiğimden -ki bunu bile yapmıyorum en fazla iki sokak üstteki marketteyim- seyahat zamanlarımı çok anımsar oldum. 2019 yazında kankitoperipellalarımdan aleyna ile 2 haftalık bir Güney Kore seyahati gerçekleştirmiştik mükoydu. Henüz anlatmaya bile başlayamadan gözlerim dolmaya başladı ühü.  Bu seyahatimizde birçok olumsuzluk yaşamış olsak da aynı zamanda çoook fazla eğlenceliydi. 

 Yine bilgisayarımı değiştirdiğim için aktardığım birçok fotoğraf eski bilgisayarımda kaldı. Bu yüzden telefon arşivimi kurcaladım, girişi de şu fotoğrafla yapmaya karar verdim. Uçağa bindik, okyanus izliycem ehüehü derken kanat kısmı olduğu için hiçbir şey görünmüyo hjkshlkj böylece harika cam kenarı manzaramla yolculuk başladı. 


En uzun uçak yolculuğumdu yaklaşık 13 saat sürdü. Bir şeyler izlerim vakit geçer diyordum ama mini ekran film dizi vs oynatmıyormuş. Birkaç şarkı ve gece yarısı yayınlanan prank videoları gibi bir seri dışında hiçbir şey yoktu. Bol popo ağrılı ve sıkılmacalı bir yolculuk oldu kısacası. 



Ama harüka bir bibimbap yedim. Seyahat öncesi planlar liste hazırlamalar en büyük hobilerim dahilinde olduğu içün alınacaklar listemin başında sağda görünen ketçup paketi içerisindeki bibimbap sosu vardı. Tabiki almayı unuttum onu. Soldaki tatlı yumurta ve bi çeşit tatlı kimchiydi sanırım unuttum. Birde karidesli bir çorba verdiler ama balık kokusu çok çok yoğundu yiyemedim. Ama kahvaltı kötüydü bana dokundu sebebi sosisin domuz olması olabilir. Uçakta 13 saati doldurmamızın ardından sonunda inebildik. Pasaport kontrolünden sonra bavullarımızı alıp evimize nasıl gidebilirizi çözmeye çalıştık. Uçakta tanıştığımız bir arkadaşımız bize havaalanının otobüslerini kullanarak rahatça gidebileceğimizi söyledi, görevli birkaç koreliden bizim için yol tarifi aldı. Birkaç gün sonraya hongde civarında buluşmak için randevulaştık bize seyahat boyunca çok yardım etti gerçekten. Daha sonra o da otobüsüne binip yanımızdan ayrıldı. Biz otobüsle yapamayacağımızı anlayıp metroya yöneldik kjdfhksjh 

Metro sistemleri gerçekten inanılmaz. Başta çok korkutucu gelmişti çünkü ordan oraya aktarmalar hat değiştirmeler vs ama öğrenmemiz için 1 gün yetti. Hatta Aleyna metroda diğer turistlere yol tarifi veriyodu skjdfkjd. Ama ilk gün tabiki beceremeyip metroda rastgele birinden yardım istedik. O kadar minnoş bi kızdı ki bizimle birlikte doğru hata kadar yürüyüp pıtı pıtı geri döndü. BEBEK YA. 

Yaklaşık 45 dakikada evimizin üst sokağındaki metro istasyonuna varmıştık. Gerçekten inanılmaz kolay bir metro yolculuğuydu. Nedense daha karışık bir şeyler yaşayacağımızı düşünüyordum ama çok kolay bulduk. Evimiz Hongkik Üniversitesinin arka sokağındaydı bu yüzden her sabah okula giden üniversiteli öğrencilerle aynı sokağı paylaşıyorduk. Evin bulunduğu yer gerçekten çok tatlıydı. Uzun dar bir sokak ve her 5 metrede bir soldan farklı bir sokağa açılan ara dar sokaklara sahipti. Bizim evimizin olduğu sokak boyunca minik bir nail salonu, pizzacı, kendi halinde takılan bi dondurma dükkanı, çok tatlı manav yşlı. bi çiftin dükkanı vardı. Birde ünlü bir Japon ramen restoranı vardı. Dükkan önüne Japon feneri asmışlardı ve gece çok hoş mistik bi kırmızı ışık saçıyordu fener. Bütün sokak ondan gelen kırmızı ışıkla aydınlanıyordu.

Kore'de evlerin büyük bir çoğunluğu şifreli sisteme sahip. Anahtar yok, sizin belirlediğiniz şifreyi tuşlayarak giriyorsunuz. Ev sahibi bize şifreyi vermişti ama sonra haberimiz yokken değişmiş o yüzden kapıyı zorlayarak açmıştım ve alarm çalmaya başlamıştı kjfsjsljdf mekan fark etmeksizin her yerde fail anlar yaşamakta sıkıntı çekmiyoruz. Evimizin içi inanılmaz tatlıydı. Bir sürü oyuncak ve tatlı minik biblolar vardı. Tek kötü yanı camı duvara bakıyordu bu yüzden odanın için havalanmıyordu ve sıcaktı. Sürekli klima çalışıyordu. 

Kore saatine göre sabah varmıştık bu yüzden eşyalarımızın bi kısmını yerleştirdikten sonra birkaç saat uyukladık. Akşama doğru da hem etrafı gezmek hem de akşam yemeği için Hongde'ye geçtik. Geçtik diyorum ama zaten o da 2 üst sokağımızdı. Hongde'de yeni bir bağımlılık edinmiştim. Adı game center... Aleyna durdurmasa bütün paramı orda harcıyordum. Hatta birkaç güne hasta olup toparlandığımda kendimi mutlu hissedeyim diye aleyna beni tekrar game centera getirmişti. Ne yiyeceğimize karar veremediğimiz için ilk gün seven elevendan bir şeyler alalım dedik çünkü market alışverişini dört gözle bekliyorduk. Seven eleven 7/24 açık market ve neredeyse her şey var. Bazılarının oturma alanı var bazılarının yok. Bizim sokağımızdakinde oldukça geniş kapalı bir oturma alanı vardı. Gerçekten böyle bir hizmet lüks ya. Düşünsene gecenin bi körü bunalıyosun ve sokağındaki bakkalvari market çakması seven elevena gidip abur cubur, kahve zart zurt artık canın ne istiyosa alıp istediğin gibi takılıyorsun. Bu da Kore'nin en sevdiğim artılarından biri.
Ama üzülerek söylüyorum o kadar güzel abur cubur ramen yemek vs varken ilk 1 hafta en berbat şeylere denk gelip aç gezdik. O akşam yediklerimiz ve ertesi gün yiyeceğimiz tavukların ardından odamızdaki lanet klimanın da etkisiyle birkaç gün arayla hastalıktan yerde sürünmeye başlayacaktım. 


İşte ilk gün aldığımız o korkunç şeyler bunlar. Hiçbirini almayın... Sadece soju ve kimchiyi alın. Çünkü kalanı gerçekten rezalet ötesi rezalet. Ramenler acıdan yenmiyor, ki ben acıya bayılan biriyimdir ama bunların bir tadı yok sadece acı lezzet sıfır. Dobbokiyi istanbulda deneyip beğenmemiştim o yüzden beklentim yoktu yine beğenmedim değişen bi şey olmadı. Solda cips adı altında iğrenç kusmuk bi şey var o da çöp. Bizim için ilk akşam çok üzücüydü ne umduk ne bulduk oldu jslkjfsjf. Bu harika yemek ziyafetinin ardından uyuduk. O gece de beni klima çarptı :')
Ertesi sabah uyandığımda hafif ateşim çıkar gibi oldu ama duş alınca daha iyi hissettim.  Evde yiyecek bir şey olmadığından dışarda bir yerlerde yeriz dedik. Bir yandan jetlag, bir yandan önceki gece yediğimiz iyyyrenç şeyler sebebiyle allak bullak bir sabah yaşamıştık. Sabahtan akşama kadar Hongdae'de alışveriş turundaydık. Günü tamamen alışverişle geçirdik. Yolumuzun üstünde thailand markalı bubble tea dükkanı vardı deneyelim dedik ama ben frozen bubble aldım kahve çay ikilisinden nefret edeceğime emindim çümkü. Aleyna'nınkinden denediğim kadarıyla da haklı çıktım. Bi ara eve dönüp aldıklarımızı bıraktık, kıyafetlerimizi değiştirip yemek için tekrar dışarı çıktık.

 O akşam güzel olduğunu düşündüğümüz bir tavukçuya girip karışık bir tabak istedik. O an anladım bu ülke insanı tuz ve şekeri birbirine katmayı çok seviyordu. Gelen tavukların üzerine pudra şekeri dökülmüştü resmen. Başka kısımdaki tavuklar da şeker kaplamalı bi şeydi. Soğan halkası ve patates de vardı tabağın içinde. O tabaktaki tek tuzlu şey patatesti ve ne yazık ki 5-6 parça bi şey vardı. Yiyemeden kalktık. Beslenemiyoruz diye ağlıyorduk yolda... Zaten o günden sonra da ben baya hasta olarak geçirdim günleri. İlk 2 günümüz böyle geçti, bu kısım da postun sonu olsun. Hadi öpt