20 Aralık 2018 Perşembe

#gezigunlukleriAmsterdam gun2

Aradan geçen 3 ay sonra aklıma yarım bıraktığım gezi günlükleri postum geldi ve devam ediyorum...

İlk gün iner inmez 17kmlik bir şehir turundan sonra hostele horul horul uyumaya gittik. Ertesi gün biraz yorgun olduğumuzdan 12 gibi hazırlanıp anca çıkabildik. Kahvaltı için  Albert Heijn'e gittik tabiki, sebzeli sandviç ve yeşil çay vazgeçilmezim olmuştu. Her girdiğim markette de gözüme kestirdiğim abur cuburları ikişer üçer alıyorum çünkü sonraya bıraktığınızda asssssla bulunmuyo çünkü açık market yok. 

Normalde tramvayla veya otobüsle rahatlıkla gidilen bölgelere biz depar atarcasına yürüdük. İkinci gün planımızda Van Gogh Müzesi, Rijkmuseum, Anne Frank'ın Evi ve ara sokak keşifleri vardı. 1,5 saatlik arayış sonunda Anne Frank'ın evini bulduk ama kapalıydı lol bu tam bizlik bi durum. Daha fazla zaman kaybetmeyelim diye Rijkmuseum'a gitmeye karar verdik. Yine yaklaşık 40 dakikalık bi kayboluş sonucunda bulduk. Rembdrandt'ın çoğu önemli eserinin müze yapılan evinde olduğunu sanıyodum burda görünce mutlu oldum ehe. Rijkmuseum'dan birkaç fotoğraf bırakalım şuraya, müzenin giriş kısmı şu şekilde ve gişede biletimizi kesen kişi çok güler yüzlüydü İstanbul'dan geldik dediğimizde giderken güle güle dedi :')




Müze çok geniş bir koleksiyona sahip hem ingilizce hem flemenkçe açıklamalar bulunuyo. Ayrıca bu açıklamaları geniş kartonlara basmışlar sanırım küçük yazıları okuyamayan olur diye yapılmış? Ama onları almanıza izin vermiyolar çünkü çantaya sıkıştırmaya çalıştığımızda güvenlik peşimizden koşturup alamayacağımızı söyledi... 


 Hendrick ter Bruggher'in Kuşkucu Thomas'ı

En sevdiklerimden biri Hendrick Avercamp Winter Landscape with Iceskaters 




Aert van der Neer tarzı çok hoşuma gidiyor ve bu tablosunu da çok beğeniyorum. Bu tablo ve üstünden gelişen olaylarla alakalı çok şey yazardım ama neyssssssss. 


Ve  tabiki Remdrandt'ın ünlü Night Watch tablosu. Rembrandt'ın Osmanlı elçisi mi yoksa sıradan biri mi emin değilim öyle birini çizdiği bi tablosu daha vardı ama onu çekmemişim ya da fotoğrafını bulamadım.




Türk çinileri


Tokalar



4 mevsim kalabalık olmaya ant içmiş. Sabah çok çok erken saatlerde boş oluyo erken kalkıp giderseniz burda bir fotoğrafınız olur. Ya da yazının arka kısmına geçip orda fotoğraf çekildikten sonra fotoğrafı döndürürseniz de olabilir xd Arkada görmüş olduğunuz yapının sol tarafından müzeye giriliyo ücreti 18 euro. Fotoğrafta gözükmese de yine sol tarafta hediyelik eşya dükkanı gibi bi şey var Van Gogh'un ünlü tablolarının kalem kutuları, peçeteleri (!), kartpostalları ve oyuncak bebeklere uydurulmuş başka şeyler var. Diğer ressamlara ait de ürünler var ama çoğunluk Van Gogh, zaten 2-3 dakikalık bi mesafede de Van Gogh müzesi var. Van Gogh için söylüyorum eskiden gişeden de bilet alabiliyodunuz ama artık yalnızca online satılıyor biletler. Girerken bilet çıktısı gösterip giriyodu insanlar aşşşşşşşırı saçma olmuş, bizde bu yüzden giremedik. Ertesi gün gidelim diye düşündük ama Volendam turu yapmaya karar vermiştik müze de 6 gibi kapandığı için giremedik ne yazık ki. 


Burası müzelerin hemen dibinde gerçekten kocaman bi alan. Alanı çevreleyen köşeler ağaçlı ama fotoğrafta çıkmamış, hatta öğle yemeğimizi müze turu sonrası bu çimlerde yemiştik. 

Bu çikolatadan keşke alsaydım tadı eminim dümdüz çikolata ama ambalajı çok hoş ve  elif bebiktom çok beğenirdi o yüzden biraz pişmanım. Fiyatı yanlış hatırlamıyosam 4 ya da 5 euro


Müzeler ve çevresinde işimiz bitince şehri 4 kez tavaf ettik. Her sokakta farklı hediyelikçiler var ve hepsi her türden ıvır zıvır satıyo. Gitmeden ucuza hediyelikçiler nerde bulunur baktığım için buralardan pek bi şey almadım çoğu kişi Volendam gibi yakın kasabalarda fiyatların yarı yarıya olduğunu yazmıştı biz de oralardan aldık. 

Peynir dükkanlarında peynir denedik ama turistler bedavayı kaçırmadığı için çoğu peynir tadımı bitmişti, denediklerimiz de bana acı ve tuhaf geldi. Ben yine Volendam'dan alırım orası daha ekonomik ehüehü yapmış olsam bile ordan da almadım lol. Döneceğim gün havaalanında annemle konuşurken neli peynir aldın dedi ve ben o an hatırladım :') Normalde 5-6 euro olan peynire 10 euro verdim havaalanında. 

Yine almadığıma pişman olduğum başka bi şey de otlu çikolataydı.



Elmalı dutch pie ve cappuccino 5 euroydu, çöktük. Aynı yerde ertesi gün makarna ve içecek 5 euroydu keşke ona da çökseydik ama otomattan hamburger yemiştik...

Amstel içmek için bi bara girdik barmenler 2 gerzek italyandı. Barmen kızlar durmadan aralarında vır vır dedikodu yapıyodu çat pat italyancamla anladım benim de biraz bildiğimi söylediğimde sustular oysa ben sadece mi chiamo denizi biliyorum sfdjhfkjsdk He bide amstel yokmuştu normal bira aldık. Alinin 2,5 euro verip aldığı suyu orda unutmasıyla yolu geri döndük kızlardan birini dövücekti çümkü suyunu çöpe atmışlardı.

Daha 1 hafta olmamış keşke İstanbu'da churros satılsa demiştim ve yol üstünde churros satan bi yer bulduk gömüldük tatlıya. Ama Ali ben İstanbul'a dönünce aynı fiyata 2 katı churros satan bi yerden daha almış böbürlenerek anlatıyodu şrfsz


Ve yerken beyaz tişörtüme nutellayı döktüm :') Saat 11'e geliyodu toplamda 22km yol yürümüştük churros sonrası sürünerek hostele döndük. Amsterdam 2. gün postunu çektiğim central fotoğrafıyla noktalıyorum