9 Aralık 2017 Cumartesi

Yine bir takım analizlemler

Yüzeysel bi pislik olduğum için hiçbi şey izleyip okuyamaz oldum.Tamamen konusuna veya tanıtım fotoğraflarına bakıp meeeh bunu okumam izlemem diye her şeyi eliyorum. Ama bu  karakterime rağmen güzel bi anime ve kitap tanıtımıyla işte burdayım. 
🔺Eragon


Miras serisinin Christopher Paolini tarafından 15 yaşında yazıldığını okudum seri bi üçleme, Eragon ilk kitap. Şuraya direkt konusunu kopyala yapıştır yapıyorum ''Yoksul bir çiftçinin yeğeni olan Eragon, ormanda parlak, mavi bir taş bulur. O an bulduğu taş yüzünden adeta başına talih kuşu konduğuna inanır; çünkü bu sayede ailesinin birçok ihtiyacını karşılayabilecektir. Ama taş çatlayıp içinden bir ejderha yavrusu çıkınca insanlık tarihinden de eski bir mirasla karşı karşıya kaldığını anlar.Bir gece içinde sıradan yaşamı altüst olan Eragon; kader, büyü ve benzeri görünmez güçlerin egemen olduğu bir dünyanın içine düşer. Artık kendisini bilinmezlerle dolu günler beklemektedir''


Kabaca bahsetmek gerekirse, fantastik arayışında olan herkes keyifle okur. Ejderhalı olan her şey ilgimi çekiyo bu sebeple ben elimden bırakamadım bunun yanında konusunun da sağlam olduğunu düşünüyorum. Dili çok ağır olmadığı gibi çok boş cümleler de içermiyo yani 15 yaşında birinin tek başına bu kitabı yazmış olması fena değil bence. Bideee kitabın başında Eragon'un ejderhası yumurtadan çıktıktan bi süre sonra isim arayışına girdi. O kısımlar benim için çok acayipti çünkü ben isim vereceği kısımdan önce, eğer ejerham olursa adını hınımınıhını koyardım (spoiler olmasın diye ismini söylemiyorum) diye geçiriyodum ve bam Eragon o ismi verdi. Gereksiz aptal bi heyecan yaşamıştım o an kjslkjflksjfksjf Filmi de var ama izlemeyin kitabını okuyun. Filmde ejderhamızın bebişlik halini çok güzel yaptıkları için fotoğrafını şuraya iliştiricem



Kedi yavrusu gibi şu minnoşluğa bak al götür evine besle!!!! Yani eğer kafanızı dağıtacak, güzelli fantastikli kitap arayışındaysanız bence beğenirsiniz, beğenmeyen de zevksizdir zaten kimse kusura bakmasın........

🔺Donten ni Warau                             
Donten ni Warau 12 bölümcük baya kısa bi animeydi bir günde bitirdim. Buna rağmen 12 bölüm boyunca farklı farklı duygular yaşatan ve içeriği bakımından da kısa olmasına rağmen böyle dolu bi anime izlemedim sanırım. Genelde bu tür konuları 24 bölüme yayıp uzun uzun işlerler ama 12 bölüm boyunca gereksiz tek bir sahne bile sokmadan konuyu çok güzel aktarmışlardı. Şrfszlr o kadar iyi yapmışlar ki gözlerinizin dolmasına hakim olamıyosunuz hem gülerken hem ağlarken.

 Bi kere seiyuuları çok başarılı, Soramaru'yu Kaji Yuki seslendiriyo. Kendisinin bende ayrı bi yeri var <3 Kaji Yuki'nin hafif sesini titrediği böyle ağlamaya yakın olduğu sahneler var bunu Noragami'den Yukine'de ve Soramaru'da çok iyi yaptığını düşünüyorum, işte o sahnelerde bende gözyaşları şelale olup akıp gidiyo... Şuraya da kardeşleri ona soğuk davranınca abuk subuk şekillere giren Tenka'yı koyup öyle devam edelim.

Konusuna gelecek olursak tabiki yine kopyala yapıştır yapacağum ''Meiji Dönemi’nde batılılaşma hareketleri nedeniyle insanların kılıç kullanması yasaklanmıştır. Ortada kalan samurayların çoğusu bundan memnun değildir ve sürekli isyan ederler. Suç oranlarında ki artış nedeniyle göl üzerine Gokumonjo  hapishanesi yaptırılmıştır. Bu hapishaneye gönderilen suçlulara refakat etmek ise Kumou ailesinin görevidir. Kaçan suçluları yakalayan ve teslim edilen suçluların bir sorun yaşamadan ceza evine teslim edilmesinden sorumludur. 14. Kuşak Kumou Ailesi lideri Kumou Tenka ve küçük kardeşleri Kumou Soramaru ve Kumou Chuutarou ile birlikte günlerini suçluları yakalamakla geçirirken, 300 yılda bir dirilmeye çalışan şeytan Orochi’nin varlığından haberdar olurlar. Peki Orochi ve Kumou ailesinin ne gibi bir ilişkisi vardır ? Kumou ailesinin tek işi suçlulara refakat etmek midir ?'' Konusu bu şekilde. İzleyin. Beğenmeyen yine zevksizdir başka diyecek sözüm yok✋ Animeye ait bikaç foti ve gif atarak yazımı sonlandırıyorum.
Bunlar da tatlış bi çiftti
Uuuuh o bakış




18 Ekim 2017 Çarşamba

Konser Günlükleri #TomOdell

Best day everlarımdan biri olarak tarihe geçti 23 Eylül 2017!!!!     
Pof allam yarappim her şey çok güzeldi!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! 

Daltonlardan tuğba da gelicekti ama biletler tükenmişti, satan birini bulduk 200 küsür istedi sie dedik bilet zaten 105 lira. Adama mesaj atıyoruz fiyat için çaldırıp kapatıyo. Hangi ara çaldırıyo kapatıyo kestiremezsiniz ustalaşmış kontör harcamadan karşıdakiyle iletişim kurma konusunda. Neyse ne diyodum evet sırada bekliyoduk sonra kapı 9 gibi açıldı 1 saat de içerde bekledik falan fistan sonra Tom çıktı :') O 2 saati düşündükçe etrafa gülücükler saçıyorum :') Yanlış hatırlamıyosam wrong crowd ile başladı. Şuraya biraz fotoğraf iliştiriyim de öyle devam ediyim.

  Bu kısımda herkes another love'a eşlik ediyodu böyle sevgi dolu bi bakış attı ALLAHIM O ANLARI DÜŞÜNDÜKÇE YERDE YUVARLANASIM GELİYO ĞAAAAAAAAAA




Ay. Çok güzeldi. Bu postu yazarken gereksiz sırıtmalar yaşadım ve yaşıyorum muhtemelen bitirene kadar da bu devam edicek. Hold me'yi söylerken öyle çığlıklar atılmış ki telefon kaldırmamış çığlık kısmında hoparlör cızırdıyo fskdlfjksdjf Böyle mükemmel 2 saat yaşadık ama 20 dakika gibiydi. Last concert of no bad days turunun son konseri burdan doğru eve gidicez dedi o güzel biritiş aksanıyla. Bu İstanbul'a ilk gelişim değil son gelişimiz de olmayacak dedi inş bunların hepsi doğrudur... Bu konuşmasından sonra zaten konser bitti çünkü her güzel şey bitermiş....... 
Biz çıktığımızda gece yarısını bikaç dakika geçiyodu yani 24 Eylül'e girdik ve 24 Eylül buse bebişimin doğum günü (๑>◡<๑) <3 <3 <3 Kapıda sigara eşliğinde iyi ki doğdun buse diye sağa sola sallandık. Bide 2 tatlı kızla tanıştık fotoğraf da çekindik ama korkunç çıktığım için atmiyciğim. Küçük bir şiirle postu sonlandırıyorum. 

Hayatımın
en mutlu
günlerindendi
teşekkürler rabbitom.

11 Ekim 2017 Çarşamba

Napıyorum

''Yine'' hiçbir şey yapmayarak vaktimi harcadığım bir günde bu satırları ağzıma üçer beşer fındık atarken yazıyorum........ 2 bölüm Sherlock izledim, tam olarak harcama sayılmaz??? Ama keyfimden okulu astım. Günü %60 kötü değerlendirdim diyip kısa kesiyorum. 

ĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞAAA ÇOK SIKILIYORUM. Bi şeyler eksik ve yanlış gibi hep ne ola ki derken kafamda milyon tane şey sıralandı.Neyse biraz gelecek planlarımdan bahsetmek istiyorum her ne kadar büyük bir kısmının gerçekleşmeyeceğine adım kadar emin olsam da şapşik benliğim çok hevesleniyo onu yapıcam bunu yapıcam diye hayal kurmaya. Öhm. Öncelikle geçen gün sınıf arkadaşımla bir İtalya turu muhabbeti yaptık sömestre tatili için. Daha sonra yakın dostum bacım aleyna ile adeta saplandığımız kpop batağı sebebiyle kore turu yapmayı planladık. Bende kendi kafamda japonya turu hayal ediyorum. HER YERE GİDECEĞÜK. Ama en çok Japonya istiyorum ne yalan söyliyim. Bi arkadaşını bıçakla seni japonyaya gönderelim deseler bıçaklarım ama masraflar da onlardan olmalı. Mesela şuan aleyna korece nasıl gidiyo diye mesaj attı BİZ AYRICA KORECE ÖĞRENMEYE BAŞLADIK. Aliyle de norveçceye başlamıştım her şeyi yapıyoruz. İtalyancaya da o kadar ay gittim ne öğrendim mi chiamo deniz meh. Dünya üzerinde en zor diller listesinde liste başını zorlar. 

Yarın güzel bi gün olucak gibi hissediyorum keşke yerde 200 lira bulsam ama düşüren kişi zengin olsun ki alırken vicdan hissetmiyim. Yine almak istediğim milyon tane şey var dear lord give me money. 

Konudan konuya atlamaya çalıştığıma göre bu yazının sonu geldi.

22 Haziran 2017 Perşembe

Son zamanlarda izlediğim animeler

Yazmayı en sevdiğim konulardan biri onçün artık bi güncel verme zamanı geldiğinden son izlediklerimi yaziyim dedim. Artık çok sık izleyemiyorum neden çümkü saçma sapan işlerle meşgulüm. 

Subete ga f ni aru


Yorumlarda animeyi allah katında turlatmışlar bi kere. O yorumlara dayanarak çok süper bi şey beklemeyin hangi kafayla o yorumlar yapılmışsa. Anlayamadıkları her şeye üfff süper demişler. Neyse spoiler vermeden kısaca konusunu anlatayım. Ortada gerizekalı bi kızımız var Nishinosono Moe ve bide senseimiz var. Bide oldukça ünlü kadın bi doktorumuz var. Kendisinden büyük deha diye filan söz ediyolar. Bu doktor ailesini filam öldürmüş akıl sağlı yerinde olmadığı için serbest kalmış ve kendini adadaki bi laboratuvara kapatmış. Ordan çok uzun bi süre çıkmıyo(15 yıl kadar). Nishinosono ve sensei de laboratuvarın düzenlediği geziyle o adaya kamp yapmaya gidiyolar. Bizim salak kız üniversitenin sahibinin kızı varlıklı ve statüsü yüksek biri yani. Bunlar sensei ile doktorun olduğu laboratuvarı ziyaret ediyolar ve burda doktorun ölüsü bulunuyo kolları ve bacakları kesilmiş gelinlik giydirilmiş şekilde. İlk bölüm olayları pek anlamayabilirsiniz ikinci bölüm ne oluyo ne bitiyo daha anlaşılır. Böylece katili filam aramaya başlıyolar. 11 bölümcük ben 1 günde bitiriverdim.

Burdan sonrası spoiler sayılır. Bana kalırsa abartılacak bi yanı yok. Çok şişirilmiş bi anime. Konu güzel ama mantık hatalarıyla dolu ve işleyememişler, kısım kısım ileri sarasınız geliyo. Bu tarz gizem animelerinde izleyici kendini kaybediyo. 6.-7. bölümlere gelinmiş ufak ipuçlarıyla katil hala bulunamamışsa izleyici coşuyo. Bence bu tarz gizem anime film dizi vs iyi olup olmadığı son noktada bağladıkları konuyla alakalı. Bunun sonu da bana nalaka dedittirdi. 

Pedofili ve ensest mevcut. Animeyi izlerken embesiller tanrıçası nishinosononun sensei sensei diye adamın dibinden düşmemesi herkesi kıskanması hele sensei binim için indişiliniyi diye girdiği tavırlar allaaaaaaam önümde olsa bi tane suratına patlatırdım. Özellikle nefret etmemizi istemişler kızdan yoksa o saç şeklinin başka açıklaması yok. Bi kahve içicek bardağın sıcaklığından sürekli dökecek gibi oluyo lan bi bekle soğusun di mi. Ay düşününce yine çıldırdım.

Bunun da kocası öldü ama kafa dağıtmak için kurabiye yapıyo Japon kafası müthiş bi şey. He bide bi ingilizce konuşma sahnesi var sdfjlkgjjlfngjksfporsgjgfıjıdfopjfkj Japonlara ingilizce yasaklansın. 
Bende ttlm bende. 
Genel olarak beenmedim. Mantık hatalarıyla dolu olması yarattığı gizemi balona iğne saplamışsınız gibi söndürüyo. 
Dipnot: Sonradan aklıma gelen bi kısmı da ekliyim. Doktorun ablası mıydı kız kardeşi miydi ne olarak tanıtıldığını hatırlayamadım. O kısmın adam helikopteri indirip doktoru görünce uydurduğu gösteriliyo ileriki bölümlerde ama adam helikopterle laboratuvardan gelmeden zaten kız kardeşinin geleceğini söylüyo labdaki diğer çalışanlar???? Eğer sonradan uydurulmamışsa da o zaman nerde bunun kız kardeşi?????? Ayrıca doktor adamı uçaktayken öldürüyo boğazını keserek, bundan önce bizim tayfayla karşılaştıklarında doktor arkadan bıçaklamış gibi çekiyolar sahneyi. Rüyalarıma girdi bu mantık hataları en sonunda girip ekleme zorunluluğu hissettim... 

Inari kon kon
Bu da tatlı mı tatlı bi animeydi bence. Kamisamalı şeyleri seviyom galiba. Özet yazmaya aşırı üşeniyorum o yüzde hemen şuraya türkanimeden kopyala yapıştır yapcam. ''Fushimi Inari, Kyoto'nun Fushimi bölgesinde yaşayan çok parlak olmayan utangaç bir orta okul öğrencisidir. Sınıf arkadaşı Tanbabashi'ye aşıktır ama duygularını ona açıklayamamaktdır. Bir gün, tilki yavrusuna yardım ettiği için Kami-sama Ukanomitama-no-kami ona dönüşüm yeteneğini bahşeder. Inari bunun üzerine Tanbabashi'ye aşkını itiraf etmek üzere elinden geleni yapar.'' Konusu böyle. Ama romantizm pek yok. Daha çok komedi ve dostluk üzerinden gidiyo. Shoujo-ai de bulunmaktadır٩(๑❛ᴗ❛๑)۶
10 bölüm ve +1 ovalık bi anime. Güzel çerezlik anime izleyin fazla söyleyecek bi şeyim yok. Bikaç sahneyi ss almıştım onları atıyım.  
aıjfklsjdsjfsdvjfjskjfksjlfjof şunu görünce yine anırdım. İnari burda Tanbabashi'nin (hoşlandığı çucuk) üstüne düşerken eşofmanı çekiyo ve çocuğun götünün dibine düşüyo zavallım. Best shoujo sahnelerimden olabilir. 




Bir tanrıça düşünün ki otome oyunları delisi :') Uka ve adını hatırlayamadığım inarinin abisi arasındaki ilişki de hoşuma gidiyodu. Şipledim. 

Bu da ukanın abisi başka bi tanrı jlksklşskfdşlklkd siskon takıntısı olan aptal karakterleri sebiyorum. Aklıma inarinin müdüre dönüştüğü geldi o sahne de çok komikti ama kaydetmemişim. Buda adeta yuri on ice'daki yurinin tombiş kız versiyonu



Natsume Yuujinchou



İnanılmaz güzellikte bi şey. Natsumeyi tek başıma fangörlerken o kadar üzülüyorum ki iki kişi olsak da sapıtsak... 
Konusu kısaca annesini doğumunda, babasını o henüz çocukken kaybetmiş Natsume adında bir çocuğun youkaileri görmesiyle ergenliğe kadar geçen hayatı, kendisine arkadaşlık kitabını (yuujinchou) bırakan büyük annesi Reiko ile ilgili öğrendiklerini filan anlatıyor. 
Öhm öncelikle herkes animeyi izledikten sonra hep şu yorumu yapıyo ''Natsume güçlensin artık'', bu anime shounen değil. Dolayısıyla vurdulu kırdılı power up'lı sahneler çok yok. Hatta aksine çok sakin, iç burkan biraz hüzünlendiren ama aşırı tatlış olduğundan hep gülümseten bi anime. Natsumenin gördüğü youkaileri normal insanlar göremediğinden ve bu yüzden yalancı ve tuhaf olarak adlandırılması, bu nedenle de akrabalarının onu fazlalık olarak görüp ordan oraya yer değiştirmesiyle bir çocuğun yalnızlaşmasını, sevgisiz kalışını anlatıyo. Yazarken bi hüzünlendim :( Böyle diyorum ama kesinlikle ağlak bi anime değil. Ben ağlağım kdjflksdjflkdjf Hele Natsume çucuğumun bebişlik hallerini gösterdiklerinde allaam deli oluyom. Sonra natsumenin ordan oraya akrabaları arasında itelendiği sessiz sessiz ağladığı geceleri gösterdikçe......ufffffffff seni sebiyorum natsume!!! Bu tür sahnelerde anaç duygularım kabarıyo natsumeyi kollarıma alıp kafasını okşamak istiyorum.  





Anime bana anlamlandıramadığım şekilde  huzur veriyo. Bide Natsumenin youkai kedisi var nyanko-sensei kendilerini çok seviyorum hatta erkek karşim ilk maaşıyla 6 tane chibi nyanko-sensei figürü almıştı hedaye olaraktan :)))) Mangası hala devam ediyor ve anime şuan 6. sezonu bitmek üzere, keşke hiç bitmese. İyi ki çok uzun diye başlamamazlık etmemişim ki genelde uzun animelere üşenir başlamam. Ama Natsume biriciğim oldu <3 Op ve endinglerinden bahsetmiyorum bile. Bi ara hepsi telefonumdaydı okula giderken dönerken hep onları dinliyodum.  Natsumeyi kamiya hiroshi seslendiriyo başta çok garipsemiştim. Noragami sağossun. Hatta Levi'de de aynı şeyi yaşamıştım ama benim pimpirikliğim 6 sezon boyunca çoksel seslendirdi kamiyacım horishicim. 

Mushishiyle çok özdeştirilmiş ama bence pek alakası yok. Mushishi fazla mistik ve felsefik, Natsume daha dingin ve sakin. Reiko yani büyükannesi konusu evet havada kalıyo çünkü kendisi hakkında nerdeyse doğru düzgün bilgi yok. Mangada da durum aynı şekilde. Keşke daha fazla şey görsek onun hakkında. Yani mütüş güzel harika bi anime izleyin. Bikaç fötö atıp bu yazıyı sonlandıruyörum.



26 Nisan 2017 Çarşamba

İzmir, Şirince, Pamukkale

Geçtiğimiz haftasonu küçük bi kaçamak yapıp tatlı canımı şımartmak istedim. Ot ot evde oturmaktan çok memnunum aslında ama bazı şeyleri de gezip görmek istiyorum onçün haftasonu için İzmir, Şirince ve Pamukkale'ye giden bi tur bulduk arkadaşımla. Offf accayip kültürlendik yani öyle böyle değil artık 1 sene evden çıkmayız. Okul olmasa 1 hafta filan çıkmam ama neyse. Aslında turdan o kadar memnun kalmadık falan fistan ama oralara giremiycem kısaca 2 günümüzü anlatıyım. Gece yola çıktık sabah 7 gibi İzmir'deydik. İlk durağımız  tarihi asansör, Kordon ve saat kulesi oldu. Adeta bir turist ömer nidasıyla gördüğümüz her şeyin fotoğrafını çektik ve bunu yaparken de aşırı zevk aldık. Elinde fotoğraf makinesiyle dolaşıp her şeyi fotoğraflayan insanları çok iyi anlıyorum!!!!

 Bu yolculukta en çok boyoz denemek istediğim için hiçbi yerde bulamadım sanırım. He bide almak istediğim her şeyi ''yeaa bunu otelin ordan ucuza alırız boşver boyoz da var orda yeaaa'' nidalarıyla her şeye karışıp bana bi şey aldırmayan arkadaşımın da bunda katkısı var tabi. Nah bulduk otelin orda :) 

Şuraya bi yere fotoğraf iliştiriyim de öyle anlatmaya devam ediyim.
Kanken sponsorumuz.

İzmir bizim geldiğimize sevinmiş olmalı ki bardaktan boşalırcasına yağmur yağdı. Ve ben yalnızca bir hırka ve yedek tişörtle gelmiştim :') Akşam otele gidince ayakkabıdan çoraba tutun her şeyimi saç kurutma makinesiyle kurutmaya çalıştım. 

Kordon'da yaklaşık 1,5 saat boş zaman verildi bizde çarşıya daldık. Çarşı baya bildiğimiz Eminönü'nün küçüğü ve her köşesi pantolon satıcısı dolu. Taksim'de usulca yanınıza sokulup fal baktırmak ister misiniz diyen tipler burda pantolon alır mısınız diye soruyo. İzmirin bende bıraktıkları palmiye ağaçları ve pantolon satıcıları oldu kısaca. Tarihi asansörün manzarası da oldukça güzeldi. Burdan doğru Efes'e geçtik. Gişelerin karşısında çok tatlı bi mekan var ama sahibi tam bi kıl o yüzden almak istediğim nar çayını sırf adama gıcık olduğum için almadım. 




 Dediğim yer burası hemen karşısı harabelerin girişi. Fotoğraftan da belli olduğu gibi deli gibi yağmur var.

Bu fotoğrafta gördüğünüz demirlerle çevrili kısım ilk reklam panosuymuş. Roma'da kendini pazarlayan bi kadın fotoğrafta da belli oluyo kendi ayağını çizmiş. Kalp ve taç da çizmiş kraliçeler kadar güzel olduğunu ifade etmek için. Neden bunu sorduğunu anlayamadığım rehberim grubun içindeki imam hatip hocasına dönüp anlatmamda bi sakınca var mı diye sordu NE SAKINCASI OLABİLİR AQ SENİN GÖREVİN ANLATMAK TABİKİ ANLATICAKSIN. Eğer ben rehber olursam benden asla böyle şeyler duymayacaksınız her şeyi anlatıcam!!!!! inş olurum rabbişkom amin.









Burası Roma'daki eski tuvaletlermiş. Burda yemek yenir sohbet edilir siyaset tartışılır felsefe konuşuluyor evet tüm bunları sıçarken hep birlikte yaparlarmış. Burası yaz aylarında çok sıcak kışın da çok soğuk oluyor o yüzden yazın serinletmeleri kışın da ılıklaştırmaları için önce köleleri oturturlarmış. 




Daha fazla fotoğraf çekemedim çünkü yağmurun makinemi bozmasından korktum. Zaten ben makinemi kapattıktan bi yarım saat sonra otbise binip otele geçmek için dönüyoduk. Dönüşte ordaki satıcılardan çok tatlı bi ev aldım postun sonuna eklerim. Otelde tıka basa yedikten sonra markete gitmek için dışarı çıktık yine yağmur vardı lan!!! Yağmuru çok seviyorum ama ben böyle savunmasız şemsiyesiz kıyafestsizken yağma :( Çıkmasına da boşuna çıktık çünkü her yer kapalıydı. Romantiklik yapıp sahilde bile yürüyemedik...

Canım oda arkadaşım gece ben uyuyunca kartı çekip arkadaşının odasına gittiği için klima elektrik her şey kesilmiş benim de sabaha kadar götüm donmuş. Sabahın 7'sinde uyandırma servisi gibi gidip uyandırdım ve kartı aldım saç kurutma makinesiyle kendimi ısıtıp kahvaltıya indim. Resmen şu 2 gün içinde asrın buluşu kabul ettim saç kurutma makinesini.

Kahvaltıdan sonra otobüsle İzmir'den ayrılıp Şirince'ye geçtik. Şirince adı gibi çok şirin minnoş bi köy. Küçücük ve dükkanların büyük çoğunluğu yunanca isme sahip. Zaten eskiden yunan köyüymüş. Hristiyanlığı kabul edenlere işkence yapılırmış bu köyde ve kimse buraya gelmesin diye çirkince ismini vermişler lollllllll. O çirkince günümüze şirince olarak gelmdflgkdkflkdfk hayır öyle değil. 

Yerde böyle değişik magnetimsi şeyler vardı hep ve çok hoşuma gitti.


 Yol üzerinde herkes size şarap ikram ediyo çok güzel şaraplar denedik ayaküstü biraz çakırkeyif olduk. Narlı, yaban mersinli, ayvalı ve ödüllü bi beyaz şarap içtim. Hepsi çok güzeldi yaban mersinliyi canım kaarşime hediye olarak aldım ne de olsa artık 18 yaşında ;))) Kendisini 18 yaş hediyesi olarak Moana'ya götürmüştüm çıkışta da mscdonalstan yemek ısmarlamıştım...

Tarihi kilise ve tarihi mahseni görmek için köyden yukarı doğru yürümeye başladık ama kilise kapalıydı. Biz de mahsene girdik. Mahsen baya güzeldi çok iyi korku filmi sahneleri canlanmıştı kafamda.

Kilisenin önünde küçük havuzun üstünde duran Meryem heykeli.


Bu da mahzenin alt katında hemen girişinde yer alıyor. İçinde yüzyıllık şarap varmış camın üzerinde acil durumda camı kırınız yazıyo lololololol. Diğer fotoğrafta mahzende deli gibi şarap deneyip hiçbi şey almadan çıkanlar için yazılmış fkdjfsdkflsk


Şirince'den sonra yaklaşık 2 saat yol gittik ve iğrenç bi lokantada yemek yedik. Çamaşır suyuna yatırılmış salatalar pişmemiş pilavlar havada uçuşuyodu neyse geçicem buraları kısaca berbat bi yemekti. 3 saat gibi bi zamanda Pamukkale'ye vardık. Afrodit Havuzu'nu çok beğenmiştim özellikle yazın etrafında açan çiçeklerden dolayı çok güzel bi görüntü oluşturduğunu söyledi rehber. Ama doğru düzgün bi fotoğrafını çekememişim malisif :( İçerisinde yüzmek serbest hatta biri yüzüyodu. Bu kadar temiz olmasına şaşırdım iyi bakılıyo demek ki. 2 kedi de havuzun kenarında oyun oynuyodu ehehehe. Havuzdan doğru tiyatroyu gezdik anadoluda en iyi restore edilen 2. tiyatroymuş. Sonra koşa koşa travertenlere gittik. Kayıcam düşücem kaygısıyla üç buçuk attım ama kaymadım!!!!! 

İçimizden biri suyun faydalı olduğunu söyleyince hepsi suya dalıp yüzlerine saçlarına filan sürmeye başladı tüm bunlar olurken sizden tiksiniyom bakışı atıyorum. Tam o an yanımızdan kıllı bir arap kafilesi geçti o an herkes birbirine pişman olmuşcasına baktı fglfjsksdklkfgşkf. Sürülür mü lan o su. Herkes çıplak ayağıyla giriyo. 




                    


Her yer böyle gelincik doluydu ve içerde çok güzel palmiyeli bi yol vardı.


Sonuç olarak güzeldi. Eğlendik güldük filam biraz kültürlendik param olunca Japonya'ya gidicem.